Çelik Sektöründe 2022 - 42. Haftanın Öne Çıkanları
Çelik Sektöründe 2022 - 42. Haftanın Öne Çıkanları
Çelik Üreticileri
İşbirliği Yapmalı, Karbondan Arındırma İçin Küresel Düşünmeli
19 Ekim Çarşamba günü Stockholm'deki Hidrojen Demir ve Çelik
Üretim Forumu'ndaki panelistlerin, çelik üreticileri ve sanayi paydaşları
arasındaki işbirliğinin fosil yakıtlardan uzaklaşan enerji geçişini
hızlandırmanın anahtarı olacağı sonucuna vardıkları ifade ediliyor.
ArcelorMittal'in Teknik Müdürü Pinakin Chaubal’in, çelik üreticilerinin
yıllarca birbirlerinden farklılaşmak için uğraştıkları, ancak şimdi odak
noktasının birlikte çalışma olması gerektiğine dikkat çektiği ve hükümetlerin
de geçişi hızlandırmak için adım atmasına ihtiyaç duyulduğunu belirttiği
bildiriliyor. Salzgitter Teknoloji Geliştirme Başkanı Peter Juchmann’ın
etkinlikte “Tüm müşterilerimiz yeşil çeliğe inanıyor” diyerek, üreticilerin
Avrupa'daki düzenleyici sorunların üstesinden gelmek için birlikte çalışması
gerektiğini de sözlerine eklediği kaydediliyor. Thyssenkrupp Sürdürülebilir
Çelik Üretim Başkanı Frank Ahrenhold’un, “Hidrojenin bir meta haline gelmesi
gerekiyor” dediği ve Hybrit projesine atıfta bulunarak " Yalnızca,
koşulların mükemmel olduğu Kuzey Kutup Dairesi'nde hidrojen
üretemezsiniz," ifadesini kullandığı belirtiliyor. Ahrenhold’un,
Hindistan'ın hala uzun ömürlü yüksek fırınlar inşa etmekte olduğuna işaret
ederek, düşünce ölçeğinin küresel olması gerektiğini, ayrıca AB'de hurda
ihracatını yasaklamaktan sık söz edildiğini, ancak bu konunu, başka yerlerdeki
karbon emisyonlarına ne olacağı sorusunu gündeme getirdiğini belirttiği
vurgulanıyor. Tata Steel Europe Proje Yöneticisi Tim Peeters’in, çelik
üreticilerinin teknoloji üzerinde işbirliği yapan bir topluluk olarak
bildiklerini paylaşarak zaman alan pilot projelere olan ihtiyacı ortadan
kaldırabileceklerini ve yüksek fırının teknolojisinin mükemmelleştirilmesinin
iki yüzyıl sürse de, karbondan arındırma zamanının artık geldiğini belirttiği
kaydediliyor. Peeters’in, enerji geçişinin on yıl içinde yapılması gerektiği
söylediği belirtiliyor. ( Kallanish, 24 Ekim 2022 )
Thyssenkrupp ve Anglo
American, Ortaklaşa Yeşil Çelik Teknolojileri Geliştirecek
Anglo American ve Thyssenkrupp Steel’in, çelik üretiminin
karbondan arındırılması için bir mutabakat anlaşması imzaladığı haber
veriliyor. Şirketler arasındaki işbirliğinin, hem geleneksel BF yönteminde hem
de DRI tesislerinde daha düşük karbonlu çelik üretimi için yüksek kaliteli
girdi stoğunun geliştirilmesini hızlandırmak amacıyla ortak bir araştırmaya
odaklanacağı belirtiliyor. Anglo American’ın, 2021'de Kapsam 3 emisyonlarını
2040 yılına kadar %50 azaltmak ve o zamana kadar Kapsam 1 ve 2'de karbon nötr
hale getirmek için bir plan hazırladığı; Thyssenkrupp’un ise, 2030 yılına kadar
CO2 emisyonlarını %30 azaltmayı planladığı anlaşılıyor. ( Metal Expert, 24 Ekim
2022 )
Kazakistan’da Yeni
Kütük Tesisi İnşa Edilecek
Kazakistan hükümetinin açıklamasına göre, Kazak yatırımcı
QazSpetsSteel LLP, Aktobe bölgesinde gerçekleştirilecek yeni bir çelik tesisi
inşası için 587 milyon $ yatırım yapacak. İnşaatının başlangıç tarihi henüz
belli olmayan tesisin kütük ve inşaat demiri tedarikinde ülkenin dışa
bağımlılığını tamamen ortadan kaldırması bekleniyor. Tesis yıllık 800.000 mt
kütük üretim kapasitesine sahip olacak. Tam kapasiteye ulaşıldığında tesiste
1.500 kişi istihdam edilecek. Yeni tesis Kazakistanlı üreticilere ray, demir
yolu tekerlekleri ve inşaat bağlantı parçaları üretimi için blum ve kütük
tedarik ederek, kütük ithalatını yılda toplam 990 milyon $ azaltacak. ( SteelOrbis,
25 Ekim 2022 )
KPMG'ye Göre Ticaret
Savaşlarının Yeni Versiyonu Hurda Savaşları Olabilir
KPMG'nin "Çelik Sektörel Bakış-2022" raporunda,
hurdanın yeşil ekonomiyle birlikte öneminin daha da artacağı belirtilerek,
ticaret savaşlarının yeni bir versiyonu olarak hurda savaşlarının gelecek
yıllarda gündeme oturabileceği uyarısı yapıldı. Küresel çapta çelik sektöründe
yaşanan gelişmelerin yer aldığı KPMG'nin "Çelik Sektörel Bakış-2022"
raporunda, dünyada en çok hurda tüketimini Çin'in yaptığı, Çin'in ardından ABD,
AB ve sonra Türkiye'nin geldiği bildirildi. Çin'in, ürettiği hurdanın tamamını
kendisi kullandığı için ithalatının yüksek olmadığı, en büyük hurda
ihracatçılarının AB, ABD ve Japonya olduğu belirtilen raporda, Türkiye'nin ise
çelik üretiminde kullandığı hurda ham maddeyi çoğunlukla bu ülkeler ile Rusya
ve Baltık bölgesinden ithal ettiği kaydedildi. Raporda, dünya genelinde son
yıllarda "sıfır karbon" hedefi doğrultusunda hurdadan çelik üretimi
trendi ve beraberinde yatırımların öne çıkması ile Çin, ABD, AB ve Rusya'nın
gelecek yıllarda kendi hurdasını iç pazarda tutmaya yönelmeleri ve hurda
ticareti konusunda sınırlamalar getirmelerinin önemli fiyat artışlarına neden
olabileceği öngörüsünde bulunuluyor. Bu durumun, Türkiye'nin rekabet gücünü
olumsuz etkilemesine ve yurt içi çelik üretiminde sıkıntılara sebep
olabileceğine dikkati çekilen raporda, "Hurdanın yeşil ekonomiyle birlikte
öneminin daha da artacağı ve ticaret savaşlarının yeni bir versiyonu olarak
hurda savaşlarının gelecek yıllarda gündeme oturmasını bekliyoruz."
denildi. "Çelik sektörü iklim değişikliği ile mücadelede en göz önünde
olan sektörlerden biri" KPMG'den yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen
KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri Burak Yıldırım, çeliğin, üretim
esnasında yüksek karbon salınımı yapmasından ötürü iklim değişikliği ile
mücadele kapsamında en göz önünde bulunan sektörlerden olduğunu belirtti. Çelik
üretiminde temel olarak 2 tür teknoloji kullanıldığını aktaran Yıldırım,
"Bunlardan ilki, bazik oksijen fırınlarında cevhere dayalı yapılan üretim.
Bu üretimde yüksek karbon emisyonu salınımı gerçekleşiyor. İkinci tür üretim
ise elektrik ark ocaklarında hurdaya dayalı üretim. Bu üretimde hurdadan çelik
üretilirken, ortaya oldukça düşük emisyon çıkıyor." ifadelerini kullandı.
"Hurdada yaşanacak arz sıkıntısı teknoloji avantajımızı yok edebilir"
Emisyonu düşürmenin kısa vadede en geçerli yolunun cevhere dayalı üretimden
hurdaya dayalı üretime kaymak olarak gözüktüğünü belirten Yıldırım, şunları
kaydetti: "Raporumuzda da ortaya koyduğumuz üzere, küresel çelik
üretiminin yüzde 75 civarı karbon emisyonu yüksek olan bazik oksijen
fırınlarında gerçekleşirken, yüzde 25 civarı ise elektrik ark ocaklarında
üretiliyor. Türkiye'deki ham çelik üretiminde ise bu oran tam tersi.
Dolayısıyla Türkiye'nin ağırlıklı olarak daha temiz demir-çelik üreten bir
teknolojisi var ve emisyon oranlarımız daha düşük. Bu durum, Türkiye için ciddi
bir avantaj olarak gözükse de Türkiye gelişmiş ekonomiler gibi yeterli hurda
üretebilen bir ekonomi değil ve Türkiye, üretimde kullanılan ham maddenin
neredeyse yüzde 80'ini ithal ediyor. Bu anlamda Türkiye dışa bağımlı bir ülke
ve hurdada yaşanacak arz sıkıntısı teknoloji avantajımızı yok edebilir.
Önümüzdeki dönemde Türkiye olarak bu duruma mutlaka alternatifler geliştirmek
zorundayız. Ham madde kaynaklarını ve çeşitliğini nasıl artırabileceğimize
odaklanmamız bir zorunluluk haline gelmiştir. Aynı zamanda yeni pazarların da
iyi belirlemesi gerekecektir." ( AA, 27 Ekim 2022 )
Çelik Üretiminde
Hidrojen Kullanımı Büyük Zorluklarla Karşı Karşıya
EURACTIV hidrojen konferansındaki katılımcıların
yenilenebilir hidrojen (H2) üretiminde artan enerji kullanımının ve yeni
altyapı, entegrasyon, depolama sistemlerine duyulan ihtiyacın, finansal
piyasalar için yeni bir yeşil ekonomi talebini destekleme açısından büyük
engeller oluşturduğunu ifade ettikleri kaydediliyor. Avrupa Komisyonu’nun H2
gelişimini desteklemek için üç paket yönettiğini söyleyen Avrupa Enerji Sistemi
Entegrasyonu Stratejisi çalışma grubu üyesi Ruud Kempener’in, "Avrupa
Komisyonu, H2 değer zincirinin üretim, altyapı ve ticaret lisanslama
süreçlerine yasal kesinlik sağlamaya odaklanmıştır" dediği aktarılıyor.
Kempener’in, Komisyonun gaz piyasalarını karbondan arındırmak, hidrojeni teşvik
etmek ve metan emisyonlarını azaltmak için yeni bir AB çerçevesine ilişkin
tekliflerinin, gündemde olduğunu da sözlerine eklediği aktarılıyor. Hukuki
çerçevenin temel sorunlara cevap vermeyi ve 2023'ten itibaren yeni hidrojen
ekonomisinin temellerini atmayı hedeflediği belirtiliyor. Diğer taraftan,
Eurofer Enerji Komitesi Başkanı Bianca Wien Prado’nun, kitlesel hidrojen
üretimine geçiş ile birlikte, endüstriyel değer zincirlerinde ve enerji
sektöründe büyük değişiklikler görüldüğünü ifade ettiği belirtiliyor. Prado’nun
“Çelik endüstrisi, düşük karbonlu, yenilenebilir hidrojeni büyük hacimlerde ve
mümkün olan en kısa sürede sunabilen güçlü bir pazar arıyor. Şu anda hidrojen
ekonomisi ve bunu nihai tüketicilere ulaştırmak için hiçbir temel altyapı
olmadığı için H2 üretiminde büyük bir zorluğun başlangıç aşamasındayız” dediği
kaydediliyor. Aynı zamanda Thyssenkrupp Steel’de AB ruhsatlandırma işlerinden
sorumlu olan Prado’nun, çelik sektörünün dekarbonizasyon hedeflerine yönelik
yatırımlarını ilerletmek için acilen yasal bir çerçeveye ihtiyacı olduğuna
dikkat çektiği belirtiliyor. H2’den yeşil enerji teminin zor bir süreç olduğu
söyleyen Prado’nun “2030'da çelik sektörünün yaklaşık 2 milyon ton H2 tüketmesi
bekleniyor. Bu hidrojen seviyelerinin üretilmesi, yaklaşık 165 terawatt saat
elektrik gerektiriyor ve bu rakam, Belçika'nın yıllık tüketiminin neredeyse iki
katı. 2050'de piyasanın 5,5 milyon ton H2 emilimi gerçekleştirmesi gerektiği
bunun da 400 TW saatlik elektrik ihtiyacı anlamına geldiği göz önüne
alındığında mevcut durumda bu çok zor” dediği kaydediliyor Konferanstaki diğer
katılımcıların, AB ülkelerinin, çelik üreticilerinin yeşil H2 kullanımına
dayalı projelerini desteklemesi gerektiği konusunda anlaştıkları aktarılıyor.
Yeşil ekonomiye geçiş aşamasında, devlet yardımlarının, H2'nin taşınması için
rekabetçi bir ağ oluşturulması gibi sorunları çözmesi gerektiği kaydediliyor.
Katılımcıların, AB enerji fiyatlarında bir dengesizlikten de kaçınılması
gerektiği konusunda anlaştıkları belirtiliyor. ( Kallanish, 28 Ekim 2022 )
Yorumlar
Yorum Gönder