Çelik Sektöründe 2017 - 24.Haftanın Öne Çıkanları
Standart Dışı,
Kalitesiz İnşaat Demiri İthalatı, İnşaat Güvenliğini Tehdit Ediyor
Mayıs ayında, bazı inşaat müteahhitleri tarafından, piyasa
gerçekleri çarpıtılarak, Türkiye piyasasında inşaat demiri arzında sıkıntı
yaşandığı yönünde verilen beyanatlar sonrasında, Haziran ayının ilk haftasında,
Türkiye’nin değişik limanlarına toplam 22.500 ton İtalya menşeli TS 708 standardına
uygun olmayan, sertifikasız, bekletilmiş ve paslanmış inşaat demiri
indirilmiştir. Bazı kargoların indirme işlemleri de halen devam etmektedir.
Alınan duyumlar, benzer nitelikteki TS 708 standardına uygun olmayan kalitesiz
ürün bağlantılarının devam ettiğine ve engellenmediği takdirde önümüzdeki
dönemde artarak büyüyeceğine işaret etmektedir. İtalyan üreticilerin söz konusu
inşaat demirlerini Cezayir piyasası için, Cezayir’de geçerli AFNOR standardına
uygun olarak ürettikleri, ancak Cezayir’e satamadıkları ürünleri, yaklaşık 1.5
yıl beklettikten sonra, Türkiye’deki alıcılara sattıkları öğrenilmiştir.
Söz konusu ürünlerin,
Türkiye için geçerli olan TS 708 standardına uygun olmadıkları ve 1.5 yıl
bekletilmiş olmaları nedeniyle, ciddi anlamda korozyona uğradıkları için,
deprem kuşağında bulunan Ülkemizde kullanılmaması gerekmektedir. Türk çelik
üreticileri, herhangi bir ihraç piyasası için, ilgili piyasanın standardına
göre ürettikleri ürünlerin ihraç fazlasını, TS 708’e uygun olmadığından dolayı
iç piyasaya sürememekte, söz konusu ihraç fazlası aynı ülkeden gelebilecek yeni
siparişler için bekletilmekte veya sipariş alınamaması halinde yeniden ergitme
yoluna gitmektedir. Ancak İtalya’dan gelen Cezayir pazarı için üretilmiş ve TS
708 standartına uygun olmayan, bekletilmiş ürünler, Cezayir piyasasında alıcı
bulamaması sonrasında, 1.5 yıl bekletildikten sonra, İtalyan üreticiler
tarafından yeniden ergitilmek yerine, muhtemelen piyasa fiyatlarından daha
düşük fiyatlar ile Türkiye piyasasına satılmıştır.
Hiçbir Avrupalı üreticinin, TS708 standardına uygunluk
sertifikasının bulunmadığı bilinmektedir. Türk çelik üreticileri, hedef ülkenin
benzeri sertifikalarına sahip olmadıkça, ilgili ülkelere ihracat yapamaz iken,
söz konusu standart dışı, kalitesiz ve düşük fiyatlı ürünlerin Türkiye
piyasasına nasıl girebildiği anlaşılamamıştır. Birinci derece deprem bölgesinde
bulunan Ülkemizde, ithal edilen standart dışı, sertifikasız ve paslanmış inşaat
demirlerinin inşaatlarda kullanılması, inşaat güvenliği için, ciddi ölçüde tehlike
yaratacaktır. Bu nedenle, söz konusu ithal ürünlerin hiçbir koşulda
Türkiye’deki inşaatlarda kullanılmasına izin verilmemelidir. Türk çelik
sektörünün en büyük ihraç kalemi olan inşaat demirinde, ithal ürünlerdeki
kalitesizliğin yol açtığı olumsuzlukların önlenmesi, yalnızca inşaat
güvenliğinin sağlanması açısından değil, yurtiçindeki üreticilerin karşı
karşıya kaldıkları haksız rekabetin engellenmesi açısından da hayati önem
taşımaktadır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur… ( TÇÜD, 12 Haziran 2017 )
Gemi İnşa Sektörüne
15 Yılda 2.8 Milyar Dolar Yatırım
Yalova'nın Altınova ilçesinde bulunan Özata Tersanesinde
gemi indirme töreni gerçekleştirildi. Özata Tersanesinin Kenya Cumhuriyet için
inşa ettiği 'MV Jambo' adlı yolcu ve taşıma gemisi denizle buluşturuldu.
Mombasa Limanı'nda hizmet vermesi planlanan gemi tamamen kaynaklı çelik
konstrüksiyon malzemeden inşa edildi. 84 metre boyunda 18 metre eninde inşa
edilen ve 62 Otomobil taşımak kapasitesine sahip geminin bin 400 kişiyi aynı
anda taşıyabilecek kapasitede olduğu öğrenildi.
500 Bin Kişiye Geçim Kaynağı
Törende konuşan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Ahmet Arslan, gemi inşa sektörünün yıllık cirosunun 2,5 milyar dolar olduğunu
söyleyen Bakan Arslan, Uluslararası bir sektör olan denizcilik, 2008’den beri
dünya ciddi bir kriz yaşıyorken bu alanda ülkemizde sektörü büyütmeye, yol
almaya, istihdam sağlamaya devam ediyor. 2,5 milyar dolarlık bir büyüklükten
bahsediyoruz. Buna ihracat dâhil, buna bakım, onarım dâhil, yurtiçi üretim, yan
sanayi ve gemi geri dönüşüm sanayi dahil" dedi. Sektördeki istihdam
rakamların çok daha büyük olmasını hedeflediklerini anlatan Arslan, "35-36
tersaneden 79 tersaneye çıktık ama çok daha büyük istihdam, dünyadaki krizden
kaynaklı olarak bu sektör beklentimiz üzerindeki büyümeyi sağlayamadı. Son
yıllarda bir duraksama dönemine geçti. Dünyadaki krize rağmen bizim yerimizde
saymamız dahi bizim için başarıdır, bizim için önemli noktadadır. Bu bölgede
sadece direkt istihdam 17 bin. Yan sanayi ve dolaylı istihdamı düşünürseniz çok
daha büyük. Dolayısıyla tersanelerimizde sağladığımız istihdam bizim 30 bin,
yan sanayi ile birlikte 90 bin istihdam sağlıyoruz. Bu 500 bin kişiye geçim
kaynağı demek, 500 bin kişinin bu sektörden geçimini sağlaması demek diye
konuştu.
Tersane Sayısı 35'ten 79'a Geldi
Gemi inşa sektörüne 15 yılda 2,8 milyar dolar yatırım
yapıldığını söyleyen Bakan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Memnuniyetle
görüyoruz ki sektör kendini yeniliyor, geliştiriyor. Çok farklı üretim
türleriyle çok farklı gemi inşa türleriyle dünyadan daha fazla pay almak adına
önemli açılımlar, önemli atılımlar yapıyor. Nitekim bugün Kenya’ya buradan
yapıp ihraç ettiğimiz gemi de bunun için iyi bir örnek. Bu sektörde son 15
yılda yapılan yatırımın miktarı 2,8 milyar dolar. Bu önemli bir rakam.
Tersane sayısı 35’lerden 79’a geldi. 585 adet tekne imal
yeri var, 700 bin ton / yıl çelik işleme kapasitesine sahibiz ve 4,5 milyon dwt
yılda gemi inşa etme kapasitesine sahibiz. Yine 2 milyon dwt havuzlama
kapasitesine sahip bir ülkeden, Türkiye’den bahsediyoruz. 21 milyon dwt
gerçekleşen yıllık bakım onarım kapasitesi var. Kendi garanti fonu kapsamında
10 firmanın 20 gemisine 250 milyon liralık kefalet sağlandı. Yine bu sektör
gemi yatırımları 2. Bölge teşviklerinden, 5. Bölge kapsamında alınarak 5. Bölge
teşviklerinden yararlanabilir hale getirildi. Gemi yatırımları kredi garanti
fonu kapsamında alındı. Bakan Ahmet Arslan, bu sektörü destekler vermeye devam
edeceklerini ve geliştireceklerini sözlerine ekledi. ( Milliyet, 12 Haziran
2017 )
Köşe Yazısı: İthal
Hammaddeyle Türkiye’de Üretilen Çelik Yerli Olmaz Mı?
MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı döneminde Türkiye’deki demir-çelik üretimiyle ilgili bir rapor
hazırlattı. Sektörü topladı, rapordan çıkan mesajı paylaştı: Ülkemizde
demir-çelik üretimi ağırlıklı hurda ithalatına dayalı yürüyor. Türkiye, hurda
demir-çelik ithalatında dünya lideri. Tüm tesisler cevhere dayalı üretime
geçse, madeni ithal de etsek, cari açıkta 2,5 milyar dolarlık iyileşme
sağlanabiliyor. Sektör temsilcileri dönüşümün kolay olmayacağını savundu: -
Ülkemizde cevherden üretim yapan Erdemir, İsdemir gibi tesisler başlangıçta
devlet eliyle kurulmuştur. Özel sektörde 1 milyar doları bu dönüşüme yatıracak
şirket pek çıkmaz.
DEİK’e bağlı Türkiye-İrlanda İş Konseyi’nin organizasyonuyla
Dublin’e giderken Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de konuyla ilgili şu
düşüncesini paylaştı: - Demir çelik şirketleri, yüksek fırın yatırımına tek
başlarına güçlerinin yetmeyeceğini düşünüyor. Cevhere dayalı üretim ithalat
faturasını düşürecekse, Türkiye Varlık Fonu, özel sektörle ortaklaşa bu
yatırıma girebilir. Mevzuatı buna uygun.
Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci ile sohbet
ederken Işık ve Zeybekci’nin mesajlarını anımsattım, önce Osmangazi Köprüsü serzenişini
paylaştı: - Osmangazi’de yüzde 37 Türkiye üretimi çelik kullanıldı. Gerisi
ithal edildi. Oysa, yerli çelik kullanımı yüzde 85’e çıkabilirdi.
Umudunu Çanakkale 18 Mart Köprüsü’ne bağladı: - Çanakkale’de yerli demir-çelik kullanımının daha fazla olmasını bekliyoruz. Hammaddede dışa bağımlılığın oluşturduğu kanıya dikkat çekti: - Hammaddemiz ithal diye bizim ürünlere yerli gözüyle bakmıyorlar. Bu yaklaşımın nedenine işaret etti: - Bizim sektör yoğun olarak ithal hurda kullanıyor. Yerlilik oranımız yüzde 51’in altında kalıyor. Hurdaya dayalı üretimin maliyeti istenen düzeye indirmeyi engellediğini kaydetti: - Ayrıca hurdadan üretimde hedeflenen katma değer de sağlanamıyor. Cevhere dayalı üretime geçmek, kaliteyi yükseltmemize kapı açabilecek. Sektörün yüksek fırın yatırımına soğuk durmasının nedenini paylaştı: - Şirketler, elindekini kaybetmek istemediği için büyük yatırım macerasına giremiyor. Yer tahsisi, uzun vadeli düşük faizli kredi gibi adımlar sektöre cesaret verebilir. Cezayir’deki yatırımı yüksek fırınla birlikte 2,5 milyar dolara ulaşan Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, Türkiye’de cevhere dayalı üretime geçmeye en yakın aday gibi görünüyor. Varlık Fonu, cari açığı 2.5 milyar dolar azaltacak yatırımları tetikleyici rol oynar mı? ( Vahap Munyar/ Hürriyet, 12 Haziran 2017 )
Umudunu Çanakkale 18 Mart Köprüsü’ne bağladı: - Çanakkale’de yerli demir-çelik kullanımının daha fazla olmasını bekliyoruz. Hammaddede dışa bağımlılığın oluşturduğu kanıya dikkat çekti: - Hammaddemiz ithal diye bizim ürünlere yerli gözüyle bakmıyorlar. Bu yaklaşımın nedenine işaret etti: - Bizim sektör yoğun olarak ithal hurda kullanıyor. Yerlilik oranımız yüzde 51’in altında kalıyor. Hurdaya dayalı üretimin maliyeti istenen düzeye indirmeyi engellediğini kaydetti: - Ayrıca hurdadan üretimde hedeflenen katma değer de sağlanamıyor. Cevhere dayalı üretime geçmek, kaliteyi yükseltmemize kapı açabilecek. Sektörün yüksek fırın yatırımına soğuk durmasının nedenini paylaştı: - Şirketler, elindekini kaybetmek istemediği için büyük yatırım macerasına giremiyor. Yer tahsisi, uzun vadeli düşük faizli kredi gibi adımlar sektöre cesaret verebilir. Cezayir’deki yatırımı yüksek fırınla birlikte 2,5 milyar dolara ulaşan Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, Türkiye’de cevhere dayalı üretime geçmeye en yakın aday gibi görünüyor. Varlık Fonu, cari açığı 2.5 milyar dolar azaltacak yatırımları tetikleyici rol oynar mı? ( Vahap Munyar/ Hürriyet, 12 Haziran 2017 )
Büyük Ölçekli
Endüstri Bölgeleri Geliyor
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş,
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün büyük ölçekli endüstri
bölgeleri kurulmasına ilişkin hazırlıklar hakkında bilgi verdiğini söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun ardından
açıklama yapan Kurtulmuş, Türkiye’nin cari açığının önemli bir kısmının
petrokimya sektöründen kaynaklandığını belirterek bu sektörün geliştirilmesi
gerektiğinin tartışıldığını söyledi. Sanayi Bakanı Özlü’nün büyük ölçekli
endüstri bölgesi kurulmasını teklif olarak getirdiğini ve bunun müzakere
edildiğini belirten Kurtulmuş, özellikle limanların etrafında bir yatırma
ihtiyaç olduğunu aktardı. (Dünya, 13 Haziran 2017 )
MSCI NAFTA'nın
Modernleştirilmesini Destekliyor
NAFTA'nın yeniden müzakere edilmesine ilişkin görüşlerini
paylaşan Metals Service Center Institute (MSCI), NAFTA’nın Kuzey Amerika imalat
sektörü açısından oldukça başarılı bir anlaşma olduğunu açıkladı ve Trump’ı
NAFTA’yı, anlaşma sayesinde ABD, Kanada ve Meksika arasında kurulan triyon
dolarlık ticaret ilişkilerine zarar vermeden güncellemeye çağırdı. NAFTA’nın
iyileştirilebilecek bir anlaşma olduğuna dikkat çeken MSCI başkanı ve CEO'su M.
Robert Weidner III, Kanada ve Meksika ile yapılan ticaretin, ABD’nin çelik ve
alüminyum sevkiyatlarının Büyük Durgunluk’tan önceki seviyelere gelememesinin
sebebi olmadığını savundu. Bu durumun küresel çelik kapasite fazlası ve adil
olmayan ticaretten kaynakladığına dikkat çeken Weidner, Trump’ın ticari
dinamiklerden tam anlamıyla haberdar olması gerektiğini ve böylece NAFTA'nın
Kuzey Amerika'daki tüm endüstriyel metal tedarik zinciri için iyileştirilmesi
amacıyla Kanada ve Meksikalı yetkililerle işbirliği içinde çalışılabileceğini
açıkladı. ( SteelOrbis, 14 Haziran 2017 )
Shen Wenrong: Çin’in
Çelik İhracatına İlişkin Görünüm Olumlu
Shagang Group Başkanı Shen Wenrong’un, Çin’in yıllık çelik
ihracatının uzun bir süre 100 milyon ton seviyesinde tutunabileceğini öngördüğü
ve Çin’in çelik ihracatını teşvik edecek en büyük etkenin “tek kuşak tek yol”
politikası olacağını belirttiği aktarılıyor. 2016 yılında Çin’in çelik ürünleri
ihracatının, yıllık bazda % 3,5 oranında azalışla 108,43 milyon ton seviyesinde
gerçekleştiği ve geçtiğimiz yılın Ağustos ayından bu yana ihracatın gerilemeye
devam ettiği, 2017 yılının ilk beş aylık döneminde Çin’in çelik ihracatının %
25,7 oranında kayda değer bir düşüşle 34,2 milyon tona gerilediği, söz konusu
azalışın yılın ilk yarısında da devam edeceğinin öngörüldüğü kaydediliyor.
Çin’in çelik ihracat miktarını yıllık 100 milyon ton seviyesinde tutabilmesi
için, 2017 yılının geri kalanında ihracatını artırması gerektiği vurgulanıyor.
Shen Wenrong’un Çin’in yıllık çelik üretiminin, 2016 yılında kapasite kapatma
faaliyetleri başlamadan önce 1,2 milyar ton çelik kapasitesinin 900 milyon
tonuna ulaşabildiğini belirttiği kaydediliyor. Çin’in ham çelik üretiminin,
önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde 700-800 milyon ton seviyesinde gerçekleşmesinin
beklendiği ve söz konusu beklentinin, ihracatta mevcut seviyelerin korunması
durumunda yakın gelecekte gerçek çelik üretimi düşerken, iç piyasada çelik
tüketiminin kademeli olarak azalacağına işaret ettiği ifade ediliyor. ( Kallanish,
15 Haziran 2017 )
Trump’ın Çeliğe
Tutulmuş Akılları
Donald Trump geniş tabanlı bir tarife için gerekçe
oluşturmak amacıyla çelik ithalatı için bir “ulusal güvenlik” gözden geçirmesi
yapılması talimatı verdi. Eğer danışmanları dürüstçe incelerse böylesi istihdam
yok edici, ekonomik olarak zararlı bir politika için yeterli kanıt
bulamayacaktır. Öncelikle ABD çelik fiyatlarının dünyanın geri kalanından
yüksek olduğu ve artan ithalat vergileri ile son beş yılda farkın açılmakta
olduğu gerçeğiyle başlayalım. 2012’de ABD’de üretilen soğuk haddelenmiş rulo
ortalama fiyatı Çin ve Güney Avrupa’daki denklerine oranla sırasıyla %11,5 ve
%12,1 daha yüksekti. ABD çelik üretiminde bu yıl bu oranlar sırasıyla %34 ve %27.
Amerikan çelik üreticileri “damping” feryadında ancak her yabancı ülkedeki
üreticilerin hepsi de mi damping uyguluyor?
Ticaret Bakanlığı 32 ülkeden yapılan ithalat üzerinde 152
anti-damping ya da ek gümrük vergisi talimatı verdi ve daha pek çok karar da
sırada bekliyor. Bakanlık 2015’te Kuzey Kore ve Türkiye’ye hat borusu için
damping suçlamasında bulundu ve geçen yıl Çin, Brezilya ve Türkiye’den ithal
edilen boy kesim plaka için vergi koydu. Anti-damping vergileri 2015 – 2016
arasında ithalatta %25 azalmaya katkıda bulundu. Yerel çelik üreticileri bu
korumacı önlemleri, fiyatları yükseltip karlarını artırmakta kullandı. Nucor
geçtiğimiz yıl vergi, amortisman ve aşınma öncesi %11,9 kar açıkladı. AK
Steel’in kar marjları iki yılda ikiye katlanarak %8,5 olurken Steel
Dynamics’inki %50 artarak %15 civarına yükseldi. Ancak yine de Ticaret Bakanı
Wilbur Ross anti-damping vergilerinin “küresel kapasite fazlası ve adil olmayan
yabancı rekabetin ABD çelik sanayiine verdiği daha geniş kapsamlı yapısal
zararı çözemediğini” iddia etti. Bakanın şikayeti geçtiğimiz yıl neredeyse
dünyanın toplam üretiminin yarısını gerçekleştirerek küresel fiyatları aşağı
çeken ve ABD çelik şirketleri üzerindeki baskıyı artıran Çin.
Gerçekte, yabancı rekabeti ABD çelik sanayiini daha verimli
olmaya itti, ya da en azından tarife duvarları yükselmeye başlamadan önce durum
buydu. Son kırk yıldan fazla zamandır üretim, yüksek fırınlı, sendikalı işgücü
ve demir cevheri kullanan entegre haddehanelerden, düşük maliyetli, elektrikli
ark ocağı, hurda ve sendikasız işgücü kullanan küçük çelikhanelere kaydı.
Entegre tesislerde üretilen çelik 1980’de toplam yerli üretimin dörtte üçünü
oluştururken günümüzde üçte birine kadar gerilemiş durumda. Bethlehem Steel
gibi duruma ayak uydurmakta geciken yerli kurumlar kapanırken yeni
teknolojileri benimseyen daha yalın çelik üreticileri refah içerisinde. Nisan
ayında U.S. Steel on yıldan eski haddehanelerini yenileme yatırımı yüzünden
yıllık kar tahminlerini aşağı çekti.
ABD çelik işkolu istihdamının daralmasını ve kıyıcı
rekabette ayakta kalmasını sağlayan temel neden teknoloji ve iş akışındaki
yeniliklerdir. Yine de ithalat ABD pazarının dörtte birini oluştururken ABD
dökümhaneleri hala %71 kapasiteyle çalışıyor. Bunun sebeplerinden biri yüksek
mukavemetli çelikteki gelişmelerin çoğunun denizaşırı ülkelerde gerçekleşmesi.
Tedarik zincirindeki çoğu tüketici yerli çeliğin sektörün kalite ya da emniyet
standartlarına uymadığını söylüyor. Küçük çelikhaneler yollar ve binalar için
uygun, düşük kalite metal üretirken bu kalite otomobil levhaları ya da ev
aletleri için yeterli değil. Bu fazla kapasite doğal güvenlik endişelerini
gündeme getirmeli. Savunma, yerli çeliğin %3’ünden azını kullanıyor ve ABD
dökümhaneleri savaş zamanında üretimi artırmak için bolca kapasite fazlası
barındırıyor.
Kanada, Güney Kore ve Meksika geçtiğimiz yılın ithalatının %40’ına kaynaklık ederken Çin ve Rusya birlikte ithalatın %7’sini tedarik etti. Geniş tabanlı çelik vergilerinin en büyük zararı çelik kullanan binlerce Amerikan işletmesi ve işçisine olacaktır. Bu zararların arasında İnşaat (çelik ithalatının %42’si) otomotiv (%27) ve makine (%9) sanayileri için daha yüksek maliyetli Amerikan çeliği de sayılmalıdır. İmar işleri ve evler de bu durumda daha pahalı olacaktır. Küresel ölçekte rekabet eden pek çok ABD şirketi denizaşırı rakiplerine karşı alan kaybetme riski taşıyacaktır. Bazıları plastik ve alüminyum gibi ikame malzemeye dönecek, tedarik zincirlerini değiştirecek ya da üretimini denizaşırı ülkelere kaydıracaktır. Otomobil üreticileri daha yüksek dayanımlı alüminyumu daha fazla kullanacak ve üretiminin artan kısmını Kanada ve Meksika’ya kaydıracaktır. Amerikan çelik işçileri, kullanıcılar daha yüksek fiyatlara adapte olur da çelik talebi düşerse daha da fazla zarar görecektir. Bugün çelik tüketen ABD sanayi kuruluşlarında yaklaşık 150.000 civarındaki Amerikan çelik işçilerinin 16 katı kadar işçi istihdam edilmektedir.
Kanada, Güney Kore ve Meksika geçtiğimiz yılın ithalatının %40’ına kaynaklık ederken Çin ve Rusya birlikte ithalatın %7’sini tedarik etti. Geniş tabanlı çelik vergilerinin en büyük zararı çelik kullanan binlerce Amerikan işletmesi ve işçisine olacaktır. Bu zararların arasında İnşaat (çelik ithalatının %42’si) otomotiv (%27) ve makine (%9) sanayileri için daha yüksek maliyetli Amerikan çeliği de sayılmalıdır. İmar işleri ve evler de bu durumda daha pahalı olacaktır. Küresel ölçekte rekabet eden pek çok ABD şirketi denizaşırı rakiplerine karşı alan kaybetme riski taşıyacaktır. Bazıları plastik ve alüminyum gibi ikame malzemeye dönecek, tedarik zincirlerini değiştirecek ya da üretimini denizaşırı ülkelere kaydıracaktır. Otomobil üreticileri daha yüksek dayanımlı alüminyumu daha fazla kullanacak ve üretiminin artan kısmını Kanada ve Meksika’ya kaydıracaktır. Amerikan çelik işçileri, kullanıcılar daha yüksek fiyatlara adapte olur da çelik talebi düşerse daha da fazla zarar görecektir. Bugün çelik tüketen ABD sanayi kuruluşlarında yaklaşık 150.000 civarındaki Amerikan çelik işçilerinin 16 katı kadar işçi istihdam edilmektedir.
Ekonomistler Joseph Francois ve Laura Baughman tarafından
yapılan bir araştırma, 2002 yılında George W. Bush tarafından uygulanan çelik
vergisinin ardından işinden olan ABD çelik işçisi sayısının (200,000) sektörde
istihdam edilen işçi sayısından (187.500) fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Sonuçta kayıp 4 milyar dolar değerinde işçi maaşı oldu. Çelik ithalat
vergilerine karşı iddialar o kadar fazla ki, Bay Ross’un bile bunu haklı
çıkaracak bir yol bulacağına inanmak çok zor. Burada tek amaç hükümet desteğini
sömürerek fiyatları artıracak bir avuç çelik şirketinin politik cazibe taşıyan
sahiplerine yardım etmekten başka bir şey olamaz. Kaybedenler ise, Başkan’ın
kampanyası sırasında yardım etmeye yemin ettiği milyonlarca sözde unutulmuş
kadın ve erkek olacaktır. ( The Wall Street Journal/ÇİB, 14 Haziran 2017 )
Baosteel, 1 Milyon
Ton Karbon Çeliği Kapasitesini Paslanmaz Çelik Kapasitesine Dönüştürmeyi
Planlıyor
Baosteel’in, Nanjing şehrindeki Meishan tesisindeki 1 milyon
ton karbon çeliği kapasitesini paslanmaz çelik kapasitesine dönüştürmeyi
planladığı belirtiliyor. Baosteel Stainless Başkan Yardımcısı He Ruying’in,
Hong Kong’da düzenlenen 12. Asya Paslanmaz Çelik Konferansı’nda planın ilk
aşamasının, otomotiv sektöründeki talebi karşılayabilmek için 600.000 ton
karbon çeliği kapasitesini 400 serisi paslanmaz çeliğe dönüştürmek olduğunu
belirttiği aktarılıyor. Söz konusu dönüşüm tamamlandıktan sonra Meishan
tesisinin, Baosteel Baoxin Stainless Steel’e soğuk haddelenmiş sac üretimi için
sıcak haddelenmiş paslanmaz çelik tedarik edeceği bildiriliyor. ( Metal
Bulletin, 16 Haziran 2017 )
Liberty’nin Arrium
İçin Sunduğu Teklif Kabul Edilmedi
Uluslararası çelik ve maden grubu Liberty House, iflas
sürecinde olan Avustralya merkezli maden ve çelik şirketi Arrium’un satışı için
sunduğu teklifin kabul edilmediğini duyurdu. Liberty yönetim kurulu başkanı
Sanjeev Gupta, konu ile ilgili üzgün olduklarını ancak ana kuruluşu olan GFG
Alliance’ın Avustralya’da sürdürülebilir değer ve istihdam yaratmak için fırsat
arayışına devam edeceğini ve aynı zamanda İngiltere, Avrupa, ABD ve Hindistan’daki
yatırımlarına da devam ettiklerini belirtti. Geçen sene kasım ayında Liberty,
babasının yönetim kurulu başkanlığını yaptığı SIMEC nakliyat, madencilik ve
enerji grubuyla birlikte, Arrium için ortak teklif vereceklerini açıklamıştı. (
SteelOrbis, 16 Haziran 2017 )
Yorumlar
Yorum Gönder