Çelik Sektöründe 2023 - 16. Haftanın Öne Çıkanları
Çelik Sektöründe 2023 - 16. Haftanın Öne Çıkanları
Tosyalı Holding, 2025
Yılının Sonunda Angola Tesisinde Üretime Başlamayı Planlıyor
Tosyalı Holding'in, başta Afrika olmak üzere pazardaki
boşlukları doldurmak adına yurt dışı üretim tesisi yatırımlarına devam ettiği
ve şirketin, birkaç yıl içinde faaliyete başlayacak olan Angola'daki üretim
varlığının geliştirilmesine ilişkin bazı ayrıntıları açıkladığı aktarılıyor.
Tosyalı Holding'in, oluşturduğu proje kapsamında 2025'in 4. çeyreğinde
Angola'da demir cevheri üretimine başlamayı hedeflediği kaydediliyor. Yapım
aşamasında olan projenin yılda 1,7 milyon ton/yıl hammadde üretimi
gerçekleştirebileceği ve Kassinga demir cevheri projesinin kaynaklarının 2,1
milyar tonun üzerinde olduğu vurgulanıyor. Projenin, ülke genelinde genç bir
nüfusa sahip olan Angola için madencilik sektörü açısından büyük bir
potansiyele sahip olduğu ve fabrikanın ürün ihracatı gerçekleştirilecek olan
Namibe Limanı'na yakınlığının diğer maden şirketleriyle girilecek rekabette
ciddi avantajlar sağlayacağı bildiriliyor. Yatırımın bir çelik üretim
kompleksini de içeren ikinci aşaması hakkında bazı detayların açıklandığı,
birinci faz tamamlandıktan sonra 2028 yılında demir çelik tesisi olarak birçok
sektöre nihai ürün sağlayacak olan ikinci faza başlanacağı aktarılıyor.
Tosyalı'nın, Afrika varlıklarında yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesini
ana hedef olarak belirlerken aynı zamanda, Türkiye'deki çelik üretim
operasyonları veya diğer holding tesisleri için Angola'dan hammadde tedarik
etme olasılığını da göz önünde bulundurduğu vurgulanıyor. Diğer taraftan,
şirketin işletme verimliliğini yükseltmek adına yeni limanda kapasite artırımı
yaparak lojistik konusunda da yatırımlar yaptığı aktarılıyor. Türkiye, Cezayir
ve Angola'daki iştirakler ve ortak girişimler de dahil olmak üzere 30 üretim
tesisi bulunan Tosyalı Holding'in yıllık 10 milyon tondan fazla çelik üretim
kapasitesi olduğu kaydediliyor. ( Metal Expert, 17 Nisan 2023 )
Max Planck Enstitüsü:
Amonyak, Hidrojen Çelik Üretim Sorunlarını Çözüyor
Almanya'nın kar amacı gütmeyen Max Planck Enstitüsünün yayımladığı yeni bir raporda, yeşil çelik üretiminde kullanılmak üzere hidrojenin depolanması ve taşınmasıyla ortaya çıkan zorlukların üstesinden gelmek için amonyak kullanılabileceğini öne sürdüğü kaydediliyor. Piyasaların yeterince yeşil hidrojenden yoksunken, mevcut hidrojen depolama ve taşıma araçlarının, her ikisinin de maliyetli olan yüksek basınç ve düşük sıcaklık koşulları gerektirdiği bu kapsamda çelik üretiminin karbondan arındırılmasını sağlamak için kullanılan enerji ve hidrojenin sürdürülebilir yöntemlerle üretilmesinin önemli olduğu ifade ediliyor. Diğer taraftan, hidrojen aracılığıyla oluşturulabilen amonyağın, halihazırda yerleşik lojistik ile dünya çapında alınıp satıldığı ve düşük sıvılaştırma maliyeti sayesinde mükemmel bir hidrojen taşıyıcısı olarak bilindiği belirtiliyor.
Max-Planck Enstitüsü Grup
lideri Yan Ma’nın "Amacımız, amonyağın demir cevherlerini hidrojen ve
nitrojene ayırmadan doğrudan indirgemek için kullanılıp kullanılamayacağını
incelemekti. Bu ayırma işleminden kaçınmanın toplam maliyetleri %18 oranında
azaltabileceğini, ayrıca amonyağın indirgeme maddesi olarak indirgenmiş demirin
özelliklerini nasıl etkilediğini analiz ettik.” dediği kaydediliyor. Yan
Ma’nın"Amonyak bazlı doğrudan indirgeme, otokatalitik bir reaksiyon
yoluyla ilerler. Kinetiklerini hidrojen bazlı doğrudan indirgeme ile
karşılaştırdık. Her ikisi de benzer özelliklere sahiptir ve aynı metalleşme
derecesini verir. Hidrojen bazlı indirgemenin aksine, amonyak içinde soğutma
sırasında nitrürler oluşur ve bu da sünger demiri korozyondan koruyabilir ve
işlenmesini kolaylaştırabilir,"şeklinde hidrojen ve amonyak bazlı indirgeme
arasındaki farklara değindiği aktarılıyor. Nitrür fazının, her halükarda
sonraki işleme için talep edilen eritme işlemi sırasında tamamen çözülebileceği
ayrıca, amonyak ayrışmasının diğer ürünü olan nitrojenin, reaksiyon sıcaklığını
korumak ve demir cevherlerinin indirgenme verimliliğini artırmak için şaft
fırınında bir ısı taşıyıcı görevi görebileceği kaydediliyor. Max Planck
Enstitüsünün, şaft ve elektrik ark ocakları gibi halihazırda var olan fırın
teknolojilerinin yalnızca çok küçük bir değişime tabi olarak kullanılabileceği
sonucuna vardığı kaydediliyor. ( Kallanish, 19 Nisan 2023 )
Alman Hükümeti Salcos
Fonunu Doğruladı
Almanya federal ekonomi bakanı Robert Habeck'in ve Aşağı
Saksonya eyalet başkanı Stephan Weil'in, Salzgitter'in karbondan arındırma
programı SALCOS için 1 milyar Euro tahsis edildiğini resmen onayladığı
bildiriliyor. Teşebbüsün, Eylül 2022'de imzalanan idari anlaşmayı, AB
Komisyonu'nun gerekli onayını takip ettiği ve ilk SALCOS aşamasında, federal
fon toplamı 700 milyon Euro olurken, eyalet hükümetinin de 300 milyon Euro
sağlayacağı belirtiliyor. Sağlanan fonların, şirketin 1 milyar Euro tutarındaki
yatırımını tamamlayacağı, bir elektrolizör ve bir DRI-EAF tesisinin (1,9 milyon
ton/yıl) inşasını içereceği kaydediliyor. İşin tamamlanmasının da en geç 2025
için planlandığı vurgulanıyor. Salzgitter'in SALCOS programının 2033 yılına
kadar tamamlanacak üç aşamadan oluştuğu ve şirketin üretim sürecinde sıfır
emisyona ulaşmayı hedeflediği aktarılıyor. Üreticinin, mevcut BF-BOF üretim
rotasını değiştirmek için iki DRI tesisi ve üç EAF kurmayı hedeflediği böylece
Salzgitter’in, CO2 emisyonlarını %95 oranında azaltabileceği kaydediliyor. ( Metal
Expert, 19 Nisan 2023 )
Türkiye'nin İlk
Hidrojen Vadisinde Yeşil Hidrojenin Pilot Üretimine Başlandı
Türkiye'nin ilk hidrojen vadisinin hayata geçirileceği
"Güney Marmara Hidrojen Kıyısı Vadi Projesi" kapsamında Enerjisa
Üretim, Bandırma Enerji Üssü'nde yenilenebilir kaynaklarla elde edilen yeşil
hidrojenin pilot üretimine başlandı. Enerjisa Üretim ile yerli ve yabancı 16
paydaşın katılımıyla başlatılan "Güney Marmara Hidrojen Kıyısı Vadi
Projesi", Avrupa Komisyonu tarafından 8 milyon avro hibe desteği sağlanan,
toplam 36,8 milyon avro bütçeli bir Avrupa Birliği (AB) projesi.
Güney Marmara Kalkınma Ajansının koordinatör olarak yer
aldığı projede, Enerjisa Üretim'in Bandırma Enerji Üssü'nde yenilenebilir
kaynaklarla elde edilen yeşil hidrojen üretimi ve dağıtımı yapılacak. Projenin
ortakları arasında Sabancı Üniversitesi, Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik
Sanayi AŞ, Şişecam, Eti Maden, Türk-Alman Üniversitesi, Linde Gaz AŞ, Bandırma
Onyedi Eylül Üniversitesi, Hidrojen Peroksit AŞ, Universite Mohammed Vi
Polytechnique, Alma Mater Studiorum- Universita Di Bologna, Software AG (SAG),
PwC Yeminli Mali Müsavirlik AŞ, TENMAK ve TÜBİTAK yer alıyor.
Türkiye'nin ilk hidrojen vadisinin yeşil hidrojeni, Enerjisa
Üretim'in Bandırma Enerji Üssü'nde pilot olarak üretilmeye ve tesisin jeneratör
soğutmasında kullanılmaya başlandı. AA muhabirine konuşan Enerjisa Üretim İşletme
ve Teknikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emre Erdoğan, yenilenebilir enerji
potansiyeli ve ihracat durumunda liman yapılabilecek alana sahip olması
nedeniyle yeşil hidrojen üretimi için Güney Marmara'daki Bandırma Enerji
Üssü'nü tercih ettiklerini söyledi. Hidrojenin yeşil olması için altyapısını
tamamen yenilenebilir elektrik enerjisinden alması gerektiğini anlatan Erdoğan,
"Burada deniz suyunun arıtılması sonrasında elde edeceğimiz suyu ve
yenilenebilir elektriği kullanarak, hidrojeni, herhangi bir emisyona sebebiyet
vermeden ürettiğimiz için bu yeşil hidrojen olarak sınıflandırılıyor."
dedi.
"Hedef, yıllık 500 ton üretim"
Pilot üretime, içinde AR-GE çalışmalarını da barındıran bir
şekilde başladıklarını belirten Erdoğan, "Şu an 10 kilovatlık bir elektrolizörle
kendi santralimizde jeneratörün soğutulması için hidrojen kullanıyoruz. Daha
öncesinde endüstriyel gaz üretimi yapan şirketler tarafından doğal gazdan elde
edilen hidrojeni kullanıyorduk ve bir karbon salımı söz konusuydu. Bunu elimine
etmek için kendi ihtiyacımızı elektrolizörle üretmeye başladık." diye
konuştu. Erdoğan, hidrojen üretimini kendileri yaparken elektrolizör
geliştirilmesi noktasında TÜBİTAK MAM (TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi) ve
Aspilsan, hidrojenin kullanımı konusunda ise Eti Maden, Hidrojen Peroksit gibi
paydaşlarla çalıştıklarını bildirdi.
Hedeflerinin, 2025'e gelindiğinde, yıllık ortalama 500 ton
yeşil hidrojen üretimi olduğunu dile getiren Erdoğan, ürettikleri hidrojenin
ilk etapta Şişecam, Hidrojen Peroksit, Eti Maden ve Kale Grubu'nun tesislerinde
kullanılacağını, ilerleyen süreçte kendi tesislerinde de doğal gaz yerine
hidrojeni yakarak elektrik üretimine geçmeyi amaçladıklarını ifade etti.
"12 bin ton karbon emisyonunun önüne geçmeyi planlıyoruz" Yeşil
hidrojen tedariki yapmayı planladıkları paydaşlarının şu anda doğal gazdan elde
edilen ve karbon salımına neden olan hidrojeni kullandıklarını; projenin en
önemli katkısının bu salımın bertaraf edilmesi olacağını kaydeden Erdoğan,
"Bu noktada yaklaşık olarak yıllık 12 bin ton mertebesinde bir karbon
emisyonunun önüne geçmeyi planlıyoruz. Yeşil hidrojen kullanımının artmasıyla
beraber karbon emisyonlarının seramik, cam, petrokimya, gübre sanayinde
azaltılması ve emisyonsuz yeşil ürünlerin ortaya çıkması konusunda destek
vermek de en önemli hedefimiz olacak." sözlerini sarf etti.
Erdoğan, hidrojen vadisi projesinin hayata geçmesiyle
beraber üretilecek yeşil hidrojenin kimya, seramik, cam sanayi gibi bölgede
kurulu farklı sanayilerde kullanılacağını, yatırımların büyümesiyle demir çelik
ve petrokimya sanayisinde ve daha sonrasında enerji, ulaşım gibi sektörlerde de
kullanılmasının mümkün olacağını vurguladı. Emre Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz yeşil hidrojenin gelecekte enerji piyasasında önemli bir enerji
taşıma aracı olacağını düşünüyoruz. Bundan dolayı da yeşil hidrojen piyasası
oluşumunda, üretiminde üzerimize düşen bu öncü rolü almak istiyoruz.
Projemizdeki gelişmelere bağlı olarak özellikle hem Türkiye'de hidrojen
kullanan sanayilerin karbonsuzlaşması için yeşil hidrojen üretimini hem de
bunun ihracatı için daha büyük ölçeklerde yatırımları planlamaktayız.
Türkiye'deki ilk yeşil hidrojen vadisi projesiyle yeşil hidrojenin hem
üretileceği hem de yakın bir coğrafyada bir vadi içerisinde farklı paydaşlar
tarafından tüketileceği küçük bir ekosistem yaratmış oluyoruz. Bu yönüyle de
Türkiye'deki ilklere imza atan bir proje oluyor."
Yeşil metanol, yeşil amonyak, bor Yeşil hidrojeni,
Türkiye'nin ithal ettiği amonyak, metanol gibi ürünlerde de kullanmayı
hedeflediklerinden bahseden Erdoğan, bu doğrultuda fizibilite çalışmalarının
sürdüğünü, ilerleyen dönemlerde "yeşil metanol" ve "yeşil
amonyak" üretimiyle ilgili yatırımların gündemlerinde olacağına işaret
etti. Proje paydaşlarından biri olan Eti Maden'in özellikle bor üzerinde çok
ciddi çalışmalar yaptığını aktaran Erdoğan, "Proje paydaşı olmalarındaki
en önemli sebeplerden birisi, borun hidrojenin depolanması noktasında nasıl kullanılabileceği
ve ne gibi ürünler geliştirilebileceği konusunda AR-GE çalışmaları yapmak.
Bunların mümkün olması durumunda hem ülkemizin ihtiyacına hem de yakın
coğrafyamızda Avrupa Birliği başta olmak üzere hedef marketlerimize ihracat
üzerine farklı yatırımları değerlendirmekteyiz." diyerek sözlerini
tamamladı. (AA, 19 Nisan 2023 )
Yorumlar
Yorum Gönder